30 Haziran 2012 Cumartesi

Platon...

EFLATUN (PLATON)’DAN İNCİLER;
Eflatun, diğer adıyla Platon MÖ . 427 - 347 yıllarında yaşamış bir filozof ve sosyologdur. 
Yaşadığı yıllarda söylediği ve halâ güncelliğini koruyan, ders alınması gereken pek çok sözleriyle tüm dünyanın unutulmazları arasındadır. 
Aşağıda, O’nun inci gibi değerli sözlerinden bazılarını sunuyorum.
***
*Doğru düşünce, bilgidir.
*Bilginin elde edilmesi, bizi iyiye ulaştırır.
*Mutluluk bilgi ile kazanılır.
*Terbiyenin gayesi, insanlarda bulunan yetenekleri geliştirmektir.
*Sorgulanmayan bir hayat, yaşanmaya değmez.
*Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekânın kullanılmasıdır.
*İnsanın kendini fethetmesi, zaferlerin en büyüğüdür.
*Bilge insanlar konuşurlar, çünkü söyleyecek bir şeyleri vardır. Aptal insanlar konuşurlar, çünkü bir şey söylemek zorundadırlar.
*Dost hem iyi görünen, hem de iyi olan insandır.
*Öğretmenlik, her şeyden önce bir Tanrı sanatıdır.
*Nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol!...
*Kötülüklerin ilki ve en büyüğü, haksızlıkların cezasız kalmasıdır.
*Kendini idare etmesini bilmeyenler, kendi yurttaşlarını yönetmek iddiasında bulunamazlar.
*İktidar, iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir.
*Karanlıktan korkan bir çocuğu affedebiliriz. Hayattaki gerçek trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.
*Boş bir kafa şeytanın çalışma odasıdır.
*Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir.
Derleyen: İsmail KARA

25 Haziran 2012 Pazartesi

ŞAİRİN ÖLÜMÜ – 1

Ahmet Tufan ŞENTÜRK
ARKAMDAN
Nasıl olsa yolun sonu göründü
Aceleye, telaş etmeye gerek yok
Alın, neyim varsa sizlerin olsun
Dünya malında gözüm yok….
*
Nasıl olsa bir gün ölüm gelecek
Hangi haldeyken bulacak beni?
Şöyle elim tutar, gözüm görürken
Bekliyorum gelmesini….
*
İstemem gözyaşı, acı ve tasa
Mevsimlerden bahar olsun isterim
Güneşli, güzel bir günde
Kim duyarsa, kim severse, kim isterse
Gönülden gelsin gelirse…
***
Şair Ahmet Tufan Şentürk, “Arkamdan” adlı şiirde, ölümü konusunda bu dizeleri
yazıyordu. “Nasıl olsa bir gün ölüm gelecek/ Şöyle elim tutar, gözüm görürken/
Bekliyorum gelmesini”.. diyor ve devam ediyordu; “Mevsimlerden bahar olsun
İsterim/ Güneşli, güzel bir günde”…
Dediği gibi de oldu. 2005 yılının bahar mevsiminde; 9 Mayıs da geldi ölüm. “Kim
duyarsa, kim severse, kim isterse/ Gönülden gelsin gelirse” demişti ya… Bence
öyle de oldu. Son yolculuğunda bulunanların büyük çoğunluğu, O’nu gerçekten
sevenlerdi, kendi gönülleriyle gelenlerdi.
Ben O’nunla 1964 de Maliye Okulu öğrencisi iken, Mehmet Çınarlı hocamın
sayesinde tanıştım. Tanışmamızdan sonra bana hep el ver verdi. Şiirlerimi inceledi.
Önerilerde bulundu. Bir sanat dergisinde ilk kez şiirlerimin yayınlanmasını sağladı.
İlk şiir kitabımı da yine O’nun önerisiyle çıkardım. Bana “Artık bir kitabın olsun.
Hayvan ölür semeri, insan ölür eseri kalır demişler” dedi ve bildiği bir matbaaya da
telefon ederek gönderdi. Giderek ben O’na “baba” demeye başladım.
Görevim gereği Ankara’dan ayrı kaldığım zamanlarda da yazıştık. 1985 de Ankara’
ya tekrar dönmemden sonra daha sık görüşmeye başladık.
1976 da çok sevdiği ve âşık olarak evlendiği Fahriye Gökçen Şentürk hanımefendiyi
kaybedince büyük bir sarsıntı geçirdi. Bir süre sonra “akciğer kanseri” oldu. Fakat O,
doktorların tavsiyelerine noksansız uyarak, ilaçlarını muntazam kullanarak; zaferi
kazandı ve kanseri yendi. Bir gün kontrola gidip, “bravo, bir sorun kalmamış” dendiğinde
bunu ilkin bana telefonla bildirdi (kendi söylemişti). Ben de sevincimden gözyaşlarımı
tutamadım o an…
Hatta, hasta olduğu dönemde bir şiir yazarak adeta ölüme meydan okur. “Ölmeyeceğim”
adlı bu şiirini şöyle sonlandırır;
“Sevgi tohumları ektim evrene
Susuz yağmursuz da kalsa yeşerteceğim
Sevmek, sevilmek, yaşamak varken
Dövüşmek, ölmek, öldürmek niye?
Küslüğün yerine barış
Korkunun yerine güven
Yüreklerden tüm kötülükleri sileceğim
Göreceğim, duyacağım, seveceğim
Öldürseler bile ölmeyeceğim,
Ölmeyeceğim, ölmeyeceğim”.
Hani şairin biri demiş ya; “Ölmeden evvel, bin kez ölür kişi” diye… Tufan Baba da
öbür dünyanın kapısına kadar varıp, geriye dönmüştü. Bu, benim bildiğim. Kimbilir,
başka gidip-gelmelerinin olmadığını?..
Ama O, hayata hep ümitle bakarken; ölümden de yılmazdı;
“Bir durak ilerde, veya geride
Değil mi ki bu yol sona erecek
Telaş etmeğe değer mi
Değer mi bu gerçek…” derken,
Bir başka şiirini de şöyle bitiriyordu;
“Tufan korkma ölümden
Her doğan ölecek bir gün
İnsan olarak geldin sen
İnsan olarak git bir gün”.
Bir başka şiirinde ise bir yandan ölümü, bir yandan da kalanları düşünmüştü;
“Haset etmem siz kaldınız diye geride
Gözbebeklerime bakın anlarsınız
Kaç defa öldürmek istediniz, işte öldüm
Niye ağlarsınız?
Evreni tümüyle size bıraktım
Ayrılmayın malınızdan, canınızdan
Boş kalmasın yüksek makamlarınız
Niye ağlarsınız?
Şairimiz tok gözlüdür. Dünya malında gözü yoktur. Aynı zamanda hep hesabını bilen
kişi olmuştur. Evine gittiğim zamanlarda bazen bana da ekonomik öğütlerde bulunurdu.
Hep hesaplı olmamı isterdi. Arkadaşlarım Mustafa Ceylan’ı ve İsa Kayacan’ı da örnek
gösterip, tutumsuz olduğumuzu söylerdi. Derdi ki, “Kayacan, şimdiye kadar ödediği
posta paralarıyla rahat bir daire alabilirdi”.
Tufan Baba’yı manevi evlâtları unutmuyor. Ölüm yıl dönümünde  toplantılar
düzenleyerek anmaktalar. 2011’e kadar Kayacan buna önderlik etmişti. Son yılda da
şair Ulviye Savtur bunu gerçekleştirdi. Bir kere daha rahmetle anıyorum.
İsmail KARA

21 Haziran 2012 Perşembe

TAHİR KUTSİ MAKAL

TAHİR KUTSİ MAKAL (1937 – 15.06.1999)
15 Haziran ölüm yıl dönümünde anıyoruz.
Türk Edebiyatının dev isimlerinden Makal, 1937 de Acıpayam’da doğdu. 15.06.1999 da İstanbul’da öldü. Denizli’de liseyi bitirdikten sonra İstanbul’da gazetecilik eğitimi aldı. Denizli Tan, Yeni Gazete, Dünya, Vatan, Ekspres, Tasvir, Son Havadis, Hergün, Ortadoğu, Güneş ve Sabah gazetelerinde muhabir, haber müdürü, yazar, sekreter, yazıişleri müdürü ve genel yayın müdürü olarak görev yaptı. Petek, Yelken, Maya, İnanç, Tarla dergilerini yönetti. Birçok ödül aldı. Bunlardan en önemlileri şunlardır; 1962-1963 de yayınlanan “İç Göç” adlı dizi röportajı ile “Yılın Gazetecisi” seçildi. “Kamyon” adlı romanıyla Peyami Safa Roman Ödülüne lâyık görüldü. Ayrıca “Karadon” adlı kitabıyla da T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı “Öykü Ödülü”nü kazandı. İnönü Üniversitesi tarafından da “Fahri Doktora” unvanıyla ödüllendirildi.
Evli ve dört çocuk babası Dr. Tahir Kutsi Makal, ölmeden önce Ortadoğu Gazetesi’nin yazı işleri müdürlüğünü yapmaktaydı.
Eserleri; Fakir İşi, İç Göç, Acı Yol, Köylü Gözüyle Avrupa, Anadolu’da Türk Mühürü, Meydan Dayağı, Delitay, Kamyon, Al Kırbayı Eline, Benim Benim O Benim, Karadon, Babanız Yine Âşık Çocuklar, Öpkü adlarını taşıyan şiir, öykü, roman, araştırma ve inceleme eserleri vardır.
Ölüm yıldönümünde O’nu anmakla şahsına ve Türk Edebiyatına karşı bir vefa borcumuzu yerine getirdiğimiz inancındayım. Ruhu daima şad olsun.

Makal’ın en sevilen şiirlerindem biri “Sohbet” adını taşıyor;
Babanız yine âşık çocuklar
Yüzünün gülüşü ondan
Erken gelişi ondan
Ve bu sefer iş berbat
Babanız yine âşık çocuklar
*
Duyurmayın ananıza, utanırım
Döğüş-kavga çıkarır, onu iyi tanırım
Sizi asar, beni keser, surat asar, surat!
Azar köftesi gelir sofraya, surat çorbası konur
Bırakın yüzüm gülsün ne olur
Bırakın hızlı çarpsın yüreğim
Bırakın bir daha âşık olayım
Bırakın erken öleyim
Duyurmayın ananıza, utanırım
Babanız yine âşık çocuklar.
*
Çok beğendiğimiz şiirlerinden birisini daha paylaşmak istiyorum üstadın;
EKSİK TAMAMLANDI
Yunus bize gel eyledi
Vara vara âşka vardık
Bu âşk bizi del’eyledi
Dura dura âşka vardık.
*
Dervişlerin hırkasını
Sevgilerin en hasını
Âşkın yedi belâsını
Sora sora âşka vardık.
*
Mevlâm bizleri kayıra
Düze, ovaya, bayıra
Bütün işleri hayıra
Yora yora âşka vardık.
*
Yunus önde, biz arkada
Hiç keramet yok hırkada
Şerlerin hepsi korkuda
Vura vura âşka vardık.   

14 Haziran 2012 Perşembe

kolay değil!....

LİDERLİK 
KOLAY 
DEĞİLDİR!...

İsmail KARA
Liderlik, kolay bir şey değildir. Alışkanlık olsa gerek, bazı kuruluşların, özellikle de siyasal partilerin başkanlarına hemen bu sıfatı yapıştıranlar oluyor; “Lider”…
Oysa ki liderlik; bir kurum ya da kuruluşun en başında olmak değildir.
Bulunduğu kuruluşta farklılaşan, yaptıklarıyla, örnek davranışlarıyla öne çıkan ve arkasından diğer insanları da çekebilen insandır lider…
Liderlik; öncelikle insanları iyi anlamak, onları dinlemek, sorunları ve beklentileriyle ilgilenmek ve bunlara çözüm üretecek kapasitede olunduğunu göstermek, ispatlamaktır.
İyi bir lider, insanları yönlendirmekle birlikte, her yönüyle onlara örnek olmalıdır.
Bir yazar da liderliği şöyle betimlemiş; “Liderlik; insanları peşinden götürebilme ve onlardan istediği şeyleri kendi istekleri ve işbirliği ile yaptırabilme sanatıdır.
Kişileri sınıflandırma, özendirme, esin verme ve amaç-hedef belirleme yeteneği ve becerisidir.
Kısacası lider başkalarını etkileyebilen, nereye, nasıl gidileceğini gösteren, hedef ve misyon koyan bir kişidir”. (Erdal Erdoğdu)
Liderlik, güç ve aklın birleşimiyle oluşturulur.
Liderlikte güven, adım adım kazanılır. Fakat bir kez zedelendiğinde o güven duvarı birden çöküp, yerle bir olabilir.
Zayıf liderler saygı beklerken, güçlü liderler saygıyı kazanırlar.
Başarılı liderler; doğru zamanda, doğru amaçla, doğru hareketi yaparlar.Yalan yanlış bilgiler vermesi ve bunların ortaya çıkması ise bir lider için güç kaybıdır.
*
İyi bir liderde olması gereken özellikler;
1.İyi bir lider, özgüven sahibidir.Yeniliklere daima açık olan bir değişim mühendisidir.
2.Tutarlı bir kişilikle vizyon ve misyon oluşturur.
3.Alçak gönüllü ve samimidir.
4.Canlı ve yaratıcı bir zekâya sahiptir, çok çalışkandır. Hedefe ve amaca iyi odaklanır.
5.Sağduyu sahibidir. İnsanlarla iyi iletişim kurar. Karşısındakileri iyi dinler.
   Herkese değer verir ve davranışlarıyla örnektir.
6.Akıllı elemanlarla çalışır. Başarılarında onları ödüllendirir.
7.Strateji bilincine ve öngörü yeteneğine sahiptir.Gelişmeyi teşvik ve motive edici bir hava yaratır.
8.Entellektüel ve sorgulayıcıdır. Hatalardan daima ders çıkarır ve hata yapmaz.
9.Karizmaya sahiptir. Söz ve davranışları uyum içindedir. Dirayetlidir.
10.Lider, bunların yanı sıra “sosyal kalite” sahibi olmalıdır.
*
Not; Bunu biliyor musunuz?
ABD’de Brown Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Arnold Ludwig; geliştirdiği bir metedoloji sonucunda; Atatürk’ün 20.Yüzyılın en büyük siyasî lideri olduğunu ortaya koydu.

9 Haziran 2012 Cumartesi

kötülüklerin ana'sı?.....

SEVGİSİZLİK;
KÖTÜLÜKLERİN ANASIDIR

Sevgidir her şeyin başı / O’nu her yere taşı” (İsmail Kara)

Yazar Ataol Behramoğlu bir şiirinde şöyle diyor;

Bütün insanları dostun bil,
Sevginin ürünüdür insan,
Nefretin değil…
Zulmün önünde dimdik tut
Onurunu,
Sevginin önünde eğil!..

Bana göre sevgi aynı zamanda sıcaklık, yakınlık demektir. Uzun kış boyunca güneşi doğru dürüst görmemiş olan toprağın bile ilkbaharda güneş ananın verdiği sıcaklık ve yakınlık ile yüzü güler. Her yan yeşillenir, ağaçlar çiçeklenir. Doğa renklenir.
İnsan sevgisi de güneş gibidir. Çocukların yüzü sevgiyle şenlenir.
Onlar da sevgiyle yürür, sevgiyle büyürler. Sevgi daima insanları birbirine yaklaştırır. Sevginin itici değil, çekici bir gücü vardır. Görülüyor ki, sevgi aynı zamanda bambaşka bir enerjidir, enerji kaynağıdır.
Bu enerji, insan olmayan diğer varlıkları bile etkisi altına alabilir, alır. Onunla nice hayvanlar eğitilir. Hatta papağan gibi, muhabbet kuşu gibi kuşlara az da olsa konuşma öğretilir. Bunları görüyor, biliyorsunuz.
Ya çiçeklere ne demeli? Çiçeklerin bile çoğu yerde gösterilen sevgi ile geliştiğini, açtığını bilenimiz ise oldukça azdır.
Özetle sevgi, iyi bir enerjidir, iyi bir enerji kaynağıdır. Bunun için de sevginin olduğu her yerde, her şeyde olumsuzluk diye bir şey yoktur. Aksine huzur vardır.
Ya sevgisizlik? İşte bu tüm dünyada kötülüklerin anasıdır. Eğer bir insan doğayı, hayvanları, insanları seviyorsa; onlara kötülük yapmaz, yapamaz. Eğer sevmiyorsa; her türlü kötülük beklenebilir. Üstelik vereceği zararla kâr bekliyorsa ki, bu daha da beter.
İnsanlar arasındaki güvensizlik ve huzursuzluğun kaynağı sevgisizliktir. Hatta dünyada yapılmış ve yapılmakta olan savaşlar dahi bu yüzdendir.
Bir toplumun düşmanları; o toplumdaki huzuru yok etmek, insanları arasında kin ve nefret duyguları saçmak; kısacası kaleyi içten çökertmek istiyorlarsa, sevgiyi azaltıp, sevgisizliği körüklemeye, pompalamaya gayret ederler.
Çeşitli şekillerde ayrıştırabilecek etkenleri, sürekli ön plâna çıkarmak isterler.
O toplumdaki insanları birbirine bağlayan, kenetleyen diğer unsurları ezmeye çalışırlar.
Bu tür uygulamalar, tarih boyunca Türklere karşı da yapılmıştır. Son zamandaki durumumuzu irdeleyenler, bunu daha da iyi anlayacaklardır….

Önce sevgimizi aldılar elimizden,
Sonra soğutmaya çalıştılar bizi bizden…

İsmail KARA